Logo

Yayınlar

İktisat İzleme Raporu 2020


2020 yılı, tarih sayfalarında insanlığın tamamını etkileyen ve son yüzyılın en büyük salgını olan COVID-19 salgınıyla anılacak. Ekonomik faaliyetleri durdurması veya kısıtlamasıyla salgının en çok etkilediği alanlardan biri de iktisat alanı oldu. Elinizdeki rapor da tabii olarak COVID-19 salgınının etkilerini merkeze aldı. Alan İzleme Raporlarının bir özelliği olarak bu rapor da ilk olarak 2020 yılında ekonomik gelişmeler, sektörel gelişmeler, İslami finans gibi alanlara kronolojik bir bakış ortaya koyuyor. İlk bölümde 2020’nin makroekonomik görünümü, ikinci bölümde stratejik sektörlerin değerlendirmesi yer alıyor. Üçüncü bölümde ise 2020 yılında küresel hareketliliğin durmasıyla en negatif etkilenen sektörlerden biri olan turizm alanı özel olarak ele alınıyor. Dördüncü bölümde Türkiye’de son yıllarda gelişen İslam iktisadının 2020’deki durumu, beşinci bölümde gelir dağılımı ve sosyal adalet, altıncı bölümde çalışma hayatı inceleniyor. Son bölümde ise COVID-19 salgınının Türkiye ekonomisine etkisi etraflıca analiz ediliyor. Raporun perspektifi, uzman görüşleri ve farklı bakıştan yazılarıyla da genişliyor. 2020 yılı, tarih sayfalarında insanlığın tamamını etkileyen ve son yüzyılın en büyük salgını olan COVID-19 salgınıyla anılacak. Ekonomik faaliyetleri durdurması veya kısıtlamasıyla salgının en çok etkilediği alanlardan biri de iktisat alanı oldu. Elinizdeki rapor da tabii olarak COVID-19 salgınının etkilerini merkeze aldı. Alan İzleme Raporlarının bir özelliği olarak bu rapor da ilk olarak 2020 yılında ekonomik gelişmeler, sektörel gelişmeler, İslami finans gibi alanlara kronolojik bir bakış ortaya koyuyor. İlk bölümde 2020’nin makroekonomik görünümü, ikinci bölümde stratejik sektörlerin değerlendirmesi yer alıyor. Üçüncü bölümde ise 2020 yılında küresel hareketliliğin durmasıyla en negatif etkilenen sektörlerden biri olan turizm alanı özel olarak ele alınıyor. Dördüncü bölümde Türkiye’de son yıllarda gelişen İslam iktisadının 2020’deki durumu, beşinci bölümde gelir dağılımı ve sosyal adalet, altıncı bölümde çalışma hayatı inceleniyor. Son bölümde ise COVID-19 salgınının Türkiye ekonomisine etkisi etraflıca analiz ediliyor. Raporun perspektifi, uzman görüşleri ve farklı bakıştan yazılarıyla da genişliyor. İlk bölümde 2020’nin makroekonomik görünümü, ikinci bölümde stratejik sektörlerin değerlendirmesi yer alıyor. Üçüncü bölümde ise 2020 yılında küresel hareketliliğin durmasıyla en negatif etkilenen sektörlerden biri olan turizm alanı özel olarak ele alınıyor. Dördüncü bölümde Türkiye’de son yıllarda gelişen İslam iktisadının 2020’deki durumu, beşinci bölümde gelir dağılımı ve sosyal adalet, altıncı bölümde çalışma hayatı inceleniyor. Son bölümde ise COVID-19 salgınının Türkiye ekonomisine etkisi etraflıca analiz ediliyor. Raporun perspektifi, uzman görüşleri ve farklı bakıştan yazılarıyla da genişliyor.

Hukuk İzleme Raporu 2020


Hukuk, ülkenin gündeminde her zaman kendine yer bulan, toplumun bütün kesimlerini ilgilendiren ve yaşamın her alanında yansımaları bulunan bir alandır. Bu sebeple, hukukun bütüncül bir perspektifle ele alınması gerekir. Elinizdeki raporda son yıllar ile birlikte özelde 2020 yılı içinde yaşanan hukuki gelişmelere ve 2020 yılı adli istatistiklerine yer verilmiştir. Dünyayı etkisi altına alan COVID-19 virüsünün hukuka etkisi idare hukuku, anayasa hukuku ve insan hakları bağlamında ele alınmıştır. Kamuoyu gündeminde çokça tartışılan kanuni düzenlemeler, yargıda dijitalleşme yolunda atılan adımlar ve bunların hukuka etkisi değerlendirilmiştir. Bütüncül-sistemsel meselelere işaret edilmeye çalışılan raporda, uzman görüşleri ve alandan paydaşların yazılarına yer verilmiştir. Hukuk, ülkenin gündeminde her zaman kendine yer bulan, toplumun bütün kesimlerini ilgilendiren ve yaşamın her alanında yansımaları bulunan bir alandır. Bu sebeple, hukukun bütüncül bir perspektifle ele alınması gerekir. Elinizdeki raporda son yıllar ile birlikte özelde 2020 yılı içinde yaşanan hukuki gelişmelere ve 2020 yılı adli istatistiklerine yer verilmiştir. Dünyayı etkisi altına alan COVID-19 virüsünün hukuka etkisi idare hukuku, anayasa hukuku ve insan hakları bağlamında ele alınmıştır. Kamuoyu gündeminde çokça tartışılan kanuni düzenlemeler, yargıda dijitalleşme yolunda atılan adımlar ve bunların hukuka etkisi değerlendirilmiştir. Bütüncül-sistemsel meselelere işaret edilmeye çalışılan raporda, uzman görüşleri ve alandan paydaşların yazılarına yer verilmiştir.

Eğitim İzleme Raporu 2021


Günümüzde çok büyük bir kitlenin ilgilendiği bir konumda bulunan eğitim alanına yönelik politika, uygulama ve gelişmelerin bütünsel ve çok cepheli bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerekir. Eğitim Alan İzleme Raporu, bu noktada eğitimi kendi doğası ve içinde bulunduğu çevrenin ve toplumun devinimi içinde anlamayı sağlayacak bir perspektif sunmayı hedeflemektedir. Eğitim, toplumsal devinim ve dinamiklerin etkisinde kalmakla beraber toplumu ve hayatı değiştiren, dönüştüren ve geliştiren bir role sahiptir. Rapor, eğitimin dönüştürücü gücünün politika ve uygulamalardaki izdüşümünün anlaşılabilmesi için bir araç olarak da nitelendirilebilir. Raporda 2021 yılı içerisinde yaşanan gelişmeler farklı açılardan ele alınmaktadır. Eğitim Alan İzleme Raporu; 2021’de eğitimin nicel durumu, yaşanan gelişmeler, yıl boyunca öne çıkan ve tartışılan başlıklar, unutulan ve gündeme gelmeyen konular ve 2021’yi değerlendiren uzman ve paydaş görüşlerinden oluşmaktadır. Günümüzde çok büyük bir kitlenin ilgilendiği bir konumda bulunan eğitim alanına yönelik politika, uygulama ve gelişmelerin bütünsel ve çok cepheli bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerekir. Eğitim Alan İzleme Raporu, bu noktada eğitimi kendi doğası ve içinde bulunduğu çevrenin ve toplumun devinimi içinde anlamayı sağlayacak bir perspektif sunmayı hedeflemektedir. Eğitim, toplumsal devinim ve dinamiklerin etkisinde kalmakla beraber toplumu ve hayatı değiştiren, dönüştüren ve geliştiren bir role sahiptir. Rapor, eğitimin dönüştürücü gücünün politika ve uygulamalardaki izdüşümünün anlaşılabilmesi için bir araç olarak da nitelendirilebilir. Raporda 2021 yılı içerisinde yaşanan gelişmeler farklı açılardan ele alınmaktadır. Eğitim Alan İzleme Raporu; 2021’de eğitimin nicel durumu, yaşanan gelişmeler, yıl boyunca öne çıkan ve tartışılan başlıklar, unutulan ve gündeme gelmeyen konular ve 2021’yi değerlendiren uzman ve paydaş görüşlerinden oluşmaktadır.

Eğitim Giderleri Açısından Merkezi Yönetim Bütçesi


İLKE Vakfı olarak Türkiye’de eğitim alanının güçlenmesini sağlayacak çalışmalar yaparak bütün dünyada eğitimde fırsat eşitliğinin ve adaletin sağlanmasına katkı sunacak bir birikim oluşturmak üzere kurduğumuz Eğitim Politikaları ve Araştırma Merkezi (EPAM) yayımladığı politika notlarına bir yenisini daha ekledi! Kadir Şafak Sağ, “Eğitim Giderleri Açısından Merkezi Yönetim Bütçesi: Mevcut Durum ve Politika Önerileri” başlıklı politika notunu, İLKE Vakfı için kaleme aldı. Devlet idarelerine ait geliri ifade eden Merkezi Yönetim Bütçesinin son beş yılına baktığımızda giderlerin bir önceki yılın enflasyon oranının üzerinde bir artış göstermiştir. Bu durum, bütçeyi elde eden kamu kurum ve kuruluşları için olumlu olsa da devletin bütçe dengesini bozmaktadır. Bakanlıklar, merkezi yönetim ve çeşitli gelirlerle elde ettikleri bütçelerini; personel giderleri, SGK giderleri, mal ve hizmet alım giderleri, cari transferler ve sermaye giderleri gibi kalemlerde kullanmaktadır. Bakanlıkların bütçeleri karşılaştırılırken maaş ve SGK giderleri dışındaki bütçelerini karşılaştırmak daha sağlıklı olacaktır. Bu doğrultuda, Merkezi Yönetim Bütçesinde en büyük payın eğitime ayrıldığını söylemek mümkündür. Ancak bakanlıkların personel sayıları ve hizmet verdikleri grubun mevcudu göz önünde bulundurulduğunda, Millî Eğitim Bakanlığı, yaklaşık 1.100.000 personel ve 18 milyonun üzerinde öğrenci sayısı ile doğrudan hizmet ettiği nüfus en yüksek bakanlıktır. Bu çalışmada, Merkezi Yönetim Bütçesi verilerinden hareketle MEB bütçesi incelenmiş ve Türkiye’de eğitimin gelişmesinin önündeki engellerden biri olan eğitim bütçesinin yeniden ele alınması için somut politika önerileri sunulmuştur.  İLKE Vakfı olarak Türkiye’de İLKE Vakfı olarak Türkiye’de eğitim alanının güçlenmesini sağlayacak çalışmalar yaparak bütün dünyada eğitimde fırsat eşitliğinin ve adaletin sağlanmasına katkı sunacak bir birikim oluşturmak üzere kurduğumuz Eğitim Politikaları ve Araştırma Merkezi (EPAM) yayımladığı politika notlarına bir yenisini daha ekledi! Kadir Şafak Sağ, “Eğitim Giderleri Açısından Merkezi Yönetim Bütçesi: Mevcut Durum ve Politika Önerileri” başlıklı politika notunu, İLKE Vakfı için kaleme aldı. eğitim alanının güçlenmesini sağlayacak çalışmalar yaparak bütün dünyada eğitimde fırsat eşitliğinin ve adaletin sağlanmasına katkı sunacak bir birikim oluşturmak üzere kurduğumuz Eğitim Politikaları ve Araştırma Merkezi (EPAM) yayımladığı politika notlarına bir yenisini daha ekledi! Kadir Şafak Sağ, “Eğitim Giderleri Açısından Merkezi Yönetim Bütçesi: Mevcut Durum ve Politika Önerileri” başlıklı politika notunu, İLKE Vakfı için kaleme aldı. Devlet idarelerine ait geliri ifade eden Merkezi Yönetim Bütçesinin son beş yılına baktığımızda giderlerin bir önceki yılın enflasyon oranının üzerinde bir artış göstermiştir. Bu durum, bütçeyi elde eden kamu kurum ve kuruluşları için olumlu olsa da devletin bütçe dengesini bozmaktadır. Bakanlıklar, merkezi yönetim ve çeşitli gelirlerle elde ettikleri bütçelerini; personel giderleri, SGK giderleri, mal ve hizmet alım giderleri, cari transferler ve sermaye giderleri gibi kalemlerde kullanmaktadır. Bakanlıkların bütçeleri karşılaştırılırken maaş ve SGK giderleri dışındaki bütçelerini karşılaştırmak daha sağlıklı olacaktır. Bu doğrultuda, Merkezi Yönetim Bütçesinde en büyük payın eğitime ayrıldığını söylemek mümkündür. Ancak bakanlıkların personel sayıları ve hizmet verdikleri grubun mevcudu göz önünde bulundurulduğunda, Millî Eğitim Bakanlığı, yaklaşık 1.100.000 personel ve 18 milyonun üzerinde öğrenci sayısı ile doğrudan hizmet ettiği nüfus en yüksek bakanlıktır. Bu çalışmada, Merkezi Yönetim Bütçesi verilerinden hareketle MEB bütçesi incelenmiş ve Türkiye’de eğitimin gelişmesinin önündeki engellerden biri olan eğitim bütçesinin yeniden ele alınması için somut politika önerileri sunulmuştur. Devlet idarelerine ait geliri ifade eden Merkezi Yönetim Bütçesinin son beş yılına baktığımızda giderlerin bir önceki yılın enflasyon oranının üzerinde bir artış göstermiştir. Bu durum, bütçeyi elde eden kamu kurum ve kuruluşları için olumlu olsa da devletin bütçe dengesini bozmaktadır. Bakanlıklar, merkezi yönetim ve çeşitli gelirlerle elde ettikleri bütçelerini; personel giderleri, SGK giderleri, mal ve hizmet alım giderleri, cari transferler ve sermaye giderleri gibi kalemlerde kullanmaktadır. Bakanlıkların bütçeleri karşılaştırılırken maaş ve SGK giderleri dışındaki bütçelerini karşılaştırmak daha sağlıklı olacaktır. Bu doğrultuda, Merkezi Yönetim Bütçesinde en büyük payın eğitime ayrıldığını söylemek mümkündür. Ancak bakanlıkların personel sayıları ve hizmet verdikleri grubun mevcudu göz önünde bulundurulduğunda, Millî Eğitim Bakanlığı, yaklaşık 1.100.000 personel ve 18 milyonun üzerinde öğrenci sayısı ile doğrudan hizmet ettiği nüfus en yüksek bakanlıktır. Bu çalışmada, Merkezi Yönetim Bütçesi verilerinden hareketle MEB bütçesi incelenmiş ve Türkiye’de eğitimin gelişmesinin önündeki engellerden biri olan eğitim bütçesinin yeniden ele alınması için somut politika önerileri sunulmuştur.

Ar-Ge Ekosistemimizde Üniversitelerimiz.


İLKE Vakfı olarak Türkiye’nin yüzleşmekte olduğu toplumsal sorunları tespit ederek veriye dayalı ve somut çözüm önerileri getirmek üzere kurduğumuz Toplumsal Düşünce ve Araştırmalar Merkezi (TODAM) yayımladığı politika notlarına bir yenisini daha ekledi! Prof. Dr. Ali Sınağ, “Ar-Ge Ekonomimizde Üniversitelerimiz” başlıklı politika notunu, İLKE Vakfı için kaleme aldı. Ar-Ge ekosistemimizin paydaşları arasında önemli role sahip olan üniversiteler son dönemde büyük bir değişim yaşamaktadır. Üniversitelerimizin girdi odaklı süregelen yapısının çıktı odaklı bir yapıya dönüşmesi, Ar-Ge ekosistemimizin diğer aktörleri olan kamu sektörü ve özel sektör ile iş birliklerinin yeniden gözden geçirilmesini zorunlu kılmıştır. TÜBİTAK, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı başta olmak üzere Ar-Ge desteği sağlayan bakanlıklar, KOSGEB, TTGV ülkemizdeki Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerine destek sağlamaktadır. Sözü edilen Ar-Ge destek mekanizmalarından en fazla yararlanan kuruluşların başında gelen üniversitelerimizin gerçekleştirdiği çalışmaların sektöre ve üretime dönüşebilme oranının yüksekliği, sanayinin de üniversitelerde yürütülen bu çalışmalara destek olmasıyla hatta sektör-üniversite iş birliğiyle gerçekleştirilmesiyle yakından ilişkilidir. İLKE Vakfı olarak yayınladığımız bu politika notunda; ülkemizin Ar-Ge ekosisteminin mevcut durumunu ele alıyor, sorunları inceliyor ve somut çözüm önerilerinde bulunuyoruz. İLKE Vakfı olarak Türkiye’nin yüzleşmekte olduğu toplumsal sorunları tespit ederek veriye dayalı ve somut çözüm önerileri getirmek üzere kurduğumuz Toplumsal Düşünce ve Araştırmalar Merkezi (TODAM) yayımladığı politika notlarına bir yenisini daha ekledi! Prof. Dr. Ali Sınağ, “Ar-Ge Ekonomimizde Üniversitelerimiz” başlıklı politika notunu, İLKE Vakfı için kaleme aldı. İLKE Vakfı olarak Türkiye’nin yüzleşmekte olduğu toplumsal sorunları tespit ederek veriye dayalı ve somut çözüm önerileri getirmek üzere kurduğumuz Toplumsal Düşünce ve Araştırmalar Merkezi (TODAM) yayımladığı politika notlarına bir yenisini daha ekledi! Prof. Dr. Ali Sınağ, “ Ar-Ge Ekonomimizde Üniversitelerimiz ” başlıklı politika notunu, İLKE Vakfı için kaleme aldı. Ar-Ge ekosistemimizin paydaşları arasında önemli role sahip olan üniversiteler son dönemde büyük bir değişim yaşamaktadır. Üniversitelerimizin girdi odaklı süregelen yapısının çıktı odaklı bir yapıya dönüşmesi, Ar-Ge ekosistemimizin diğer aktörleri olan kamu sektörü ve özel sektör ile iş birliklerinin yeniden gözden geçirilmesini zorunlu kılmıştır. TÜBİTAK, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı başta olmak üzere Ar-Ge desteği sağlayan bakanlıklar, KOSGEB, TTGV ülkemizdeki Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerine destek sağlamaktadır. Sözü edilen Ar-Ge destek mekanizmalarından en fazla yararlanan kuruluşların başında gelen üniversitelerimizin gerçekleştirdiği çalışmaların sektöre ve üretime dönüşebilme oranının yüksekliği, sanayinin de üniversitelerde yürütülen bu çalışmalara destek olmasıyla hatta sektör-üniversite iş birliğiyle gerçekleştirilmesiyle yakından ilişkilidir. İLKE Vakfı olarak yayınladığımız bu politika notunda; ülkemizin Ar-Ge ekosisteminin mevcut durumunu ele alıyor, sorunları inceliyor ve somut çözüm önerilerinde bulunuyoruz.